Archives for Şubat 2015

Young girl about to take medication or cod liver oil from a spoon

İlaçların Aç ya da Tok karnına alınması

Hepimiz kullandığımız ilaçtan en iyi verimi almak isteriz. Hem çabuk etki etsin hem de çok etkili olsun isteriz. İlaç formülasyonları her ne kadar günden güne geliştiriliyorlarsa da bu istediğimiz etkilere ulaşmak biraz da vücudumuzla alakalı. Aldığımız ilacın etki edebilmesi için kanımıza karışması gerekir ki bunun için de öncelikle bağırsaklarımızdan emilmesi gerekir.

İlaç ne kadar çabuk emilirse etkisini o kadar hızlı, ne kadar iyi emilirse de etkisini o kadar kuvvetli gösterir. İşte bu noktada ilacı aç ya da tok karnına almak kavramıyla karşılaşıyoruz.

Genel olarak ilacın aç karnına alımı emilimini artırmakla birlikte hızlandırırda. Bunun yanısıra öyle ilaçlar da vardır ki tam aksine vücut tarafından emilimleri besinlerle birlikte alınmalarıyla artar. Bir başka husus ise özellikle midelerinden rahatsız olanlar için çok önemlidir. Bazı ilaçlar aç karnına alınmaları halinde mideye az da olsa rahatsızlık hissi verebilirler.

Siz siz olun doktor ve/veya eczacınızın ilaç alımı konusundaki uyarılarını asla kulak arkası etmeyin.

Kaynak : http://www.ilacpedia.com/

Devamı
bd-forte

BID, CR, FORTE, MR Gibi kısaltmaların Anlamı

İlaç kutularının üzerinde ‘’BID, CR, FORTE, vb. ‘’ gibi ifadeler yer alır. Neden bu kısaltmalar bazı kutuların üzerinde varken diğerlerinde yok? Çünkü bu kısaltmalar bazı spesifik ilaçların birtakım farklı özelliklerini anlatır. Peki BID, FORTE, CR kısaltmaları hangi anlama geliyor, ne demek olur?

İlacın uygun kullanımı, miktarı ve diğer özelliklerinin içinde gizlendiği bu kısaltmaların anlamları:

BID Kısaltmasının Anlamı

Latince “Bis in die” kelimelerinin baş harflerinden oluşmuştur. Bis in die, günde iki defa anlamına gelmektedir. Genelde antibiyotik kutularının üzerinde yer alan bu ifade ilacın sabah ve akşam (12 saat ara ile) kullanılması gerektiğini belirtir.

Bu ifadenin yer aldığı ilaçlara örnek vermek gerekirse; Augmentin-BID film tablet, Amoklavin-BID film tablet, Amoksilav-BID film tablet…vb .

FORT (FORTE) Ne Anlama Geliyor?

Forte kelimesi İtalyanca ‘kuvvetli’ anlamına gelen bir sözcüktür. Üzerinde FORT (FORTE) yazılı olan ilaçlar içerdikleri etken maddeyi normal şekillerinden fazla miktarda içerirler (genelde bu 2 katıdır). Bu şekilde kelimenin anlamının da ifade ettiği şekilde daha güçlü bir etki meydana gelmektedir.

Bu ifadenin yer aldığı ilaçlara örnek vermek gerekirse;

Aprol film tablet içeriği;
Naproksen sodyum 275 mg
Aprol Fort tablet içeriği;
Naproksen sodyum 550 mg

A-ferin kapsül içeriği;
Parasetamol 300 mg, klorfeniramin maleat 2 mg, (ayrıca 10 mg kodein fosfat da içerir)
A-ferin Forte film kaplı tablet içeriği;
Parasetamol 650 mg, klorfeniramin maleat 4 mg.

(Special ifadesi de bazı ilaçlarda geçmektedir ve ‘Fort’la aynı anlamda kullanılmaktadır. Lustral Special Film Kaplı Tablet ve Tebokan Special Film tablet örnek olarak verilebilir.)

CR Kısaltmasının Anlamı

C ontrolled Release Drug Delivery System (Kontrollü ilaç salımı yapan sistemler)
Adından da anlaşılacağı gibi ilacın etken maddesini bir anda değil de zaman içinde salan sistemlerdir. Bilinen metodlarla yapılan ilaçların günde bir kaç defa alınması gerektiği halde bu teknikle hazırlanan ilaçlar günde bir defa alınmakta ve buna rağmen etkileri gün boyu sürmektedir. Bu, ilaçtan maksimum verim alınmasını sağlamanın yanında, hastaya kullanım kolaylığı getirir ve hastanın vücuduna gereksiz yere fazla ilaç girmesini önlemiş olur.

DİKKAT!! Bu ilaçların bol suyla yutulması gerekmektedir. İlacın çiğnenmesi, kırılarak yutulması ya da suyla eritilip içilmesi sonucunda ciddi yan etkiler görülebilir. İlacın kandaki miktarı istenmeyen seviyelere çıkabilir. Bunlar kadar önemli olmamakla beraber ilacın uzun süreli etkisi de ortadan kalkmış olacaktır.

Bu ifadenin yer aldığı ilaçlara örnek vermek gerekirse;
Naprosyn CR
… vb.

(MR de kontrollü salım yapan bir sistemdir. MR, ‘Moderately Release drug delivery systems’ kelimelerinin baş harflerinden gelmektedir, yine az miktarda ama devamlı etken madde salınımını anlatmaktadır. Sirdalud MR mikropellet tablet, Klacid MR kontrollü salım tablet… vb. buna örnek olarak verilebilir.)

(XL de kontrollü salım yapan bir sistemdir. XL, ‘Extended Release’ kelimelerinin kısaltılmış halidir. CR ve MR de olduğu gibi günde bir defa kullanımı yeterlidir, tüm gün gerekli etken maddeyi belirli miktarlarda salmaktadır. Cardura XL Kontrollü Salım Tableti ve Lescol XL Kontrollü Salım Tableti…vb. örnek olarak verilebilir.)

SR ‘ın Anlamı

S ustained Release Drug Delivery Systems (Sürekli salım yapan sistemler)

Birden fazla sayıda doz uygulanarak elde edilen etkiye benzer etki sağlamak amacıyla ilaç kullanıldığı andan başlayarak belli bir süre içindeki etken maddeyi sürekli salan sistemlerdir. Bu açıdan “CR” ifadesiyle benzerlik taşıdığı söylenebilir. Her iki ilacın da günde 1 defa kullanılması yeterli olmaktadır.

Bu ifadenin yer aldığı ilaçlara örnek vermek gerekirse;
Diclomec SR… vb.

EC

E nteric Coated Tablet ( Enterik kaplı tablet)
‘Enteric’ kelime olarak ‘bağırsağa ait, bağırsakla ilgili‘ anlamına gelmektedir; ‘coated’ kelimesi ise İngilizce’de ‘kaplı, kaplanmış’ anlamına gelmektedir. Bu tabletler mide ortamına dayanıklı olan, yani midede çözünmeyen, içeriğini ince bağırsakta verecek şekilde uygun yardımcı maddeler ile kaplanmış tabletlerdir. Bu şekilde ilacın mide sıvılarında parçalanarak etkinliğinin azalmasını/kaybolmasını engellemek amaçlanır böylece bağırsakta emilimi daha iyi olan ilaçların etkinliği artacaktır. İkinci bir yararı da midede tahrişe neden olan NSAİİ ilaçların ( Naprosyn (naproksen) gibi…) vereceği zarara da engel olabilirler.


Bu ifadenin yer aldığı ilaçlara örnek vermek gerekirse;
Naprosyn EC tablet…vb.

PLUS

‘Plus’ kelime olarak ‘artı’ anlamına gelmektedir. İlacın normal halinde olan etken maddeye ek olarak, plus şeklinde fazladan etken madde yer aldığı anlamına gelir bunu yaparak istenen etkinin güçlendirilmesi amaçlanmaktadır.

Örnek vermek gerekirse;
Micardis Tablet, Telmisartan etken maddesini içerir ve bu madde damarların daralmasını önleyerek tansiyonun yükselmesini önler. Hipertansiyon tedavisinde kullanılır.

Micardis Plus Tablet , Telmisartan etken maddesinin yanında ek olarak Hidroklortiazid içerir. Bu madde ise idrar söktürücü etkidedir ve vücuttaki (dolayısıyla damardaki) fazla suyun atılmasını sağlayarak, telmisartanın etkisini güçlendirir.

I.M.: İntramuscular kelimesinin kısaltılmış halidir. ‘Intra’ kelimesi ‘iç, içeri’ anlamına gelirken, ‘muscular’ kelimesi ‘kasla ilgili’ demektir. Enjektabl preparatlarda bu terim kullanılır, enjeksiyonun kas içine yapılması gerektiği anlamına gelmektedir.

I.V.: İntravenous kelimesinin kısaltılmış halidir. ‘Intra’ kelimesi ‘iç,içeri’ anlamına gelirken, ‘venous’ kelimesi ‘damar, toplardamar’ demektir. Enjektabl preparatlarda bu terim kullanılır, enjeksiyonun damar içine yapılması gerektiği anlamına gelmektedir.

DİKKAT!! İlacın I.M. veya I.V. oluşuna dikkat edilmelidir. Her ikisi de yazılı olan şekilde kullanılmalıdır, özellikle I.M. formun I.V. (damar içine) olarak uygulanması hayatı tehdit eden sonuçlara sebebiyet verebilir.

(Not: İlaç örnekleri rastgele verilmiştir ve yalnızca konunun daha iyi anlaşılabilmesi için kullanılmıştır.)

Ecz. Gizem Gürgen

Kaynak : http://www.ilacpedia.com/

Devamı
MINIMUM USAGE FEE GBP 35.  Please call Rex Features on 020 7278 7294 with any queries.
Mandatory Credit: Photo by Image Source/REX (2100884a)
Two Capsules
VARIOUS

Antibiyotik Nedir?

Antibiyotikler, bakteriyel enfeksiyon hastalıklarının tedavisinde kullanılan ve insan sağlığı açısından çok büyük öneme sahip ilaçlardır. Kelime anlamı ile “antibiyotik” terimi, “hayata karşı” demektir. Bu kimyasal maddeler, bakterilerin çoğalmasını önlemekte ve bazen de bakterileri öldürmektedir.

–          Tek Bakteri Türüne Karşı Etkili Antibiyotikler

Bazı antibiyotikler, sadece kısıtlı sayıda farklı bakteri türü ile savaşabilecek şekilde geliştirilmiştir. Bunlara “dar spektrumlu antibiyotikler” denir. Doktorunuz, tam olarak hangi tür bakterinin sizin hastalığınıza neden olduğunu bildiği durumlarda bu tür antibiyotikleri reçeteler. Bu antibiyotikler, diğer yararlı veya zararsız bakterilere saldırmadıkları için, tedavilerde kullanılmak üzere en uygun antibiyotiklerdir.

–          Birçok Bakteri Türüne Karşı Etkili Antibiyotikler

Diğer antibiyotiklerin geniş spektrumlu etkileri vardır. Pek çok bakteri türüne etki ederler ve bu nedenle “geniş spektrumlu antibiyotikler” olarak adlandırılırlar. Doktorunuzun hastalığınıza neden olan bakteri türünü tam olarak saptayamaması veya pek çok farklı türde patojenin bir arada bulunması gibi bazı durumlarda bu antibiyotiklerin kullanılması gereklidir. Bu antibiyotiklerin sakıncası, yararlı veya zararsız bakterileri de öldürme eğiliminde olmalarıdır.

Kaynak : http://www.akilciilac.gov.tr/

Devamı
biliyormuydunuz

Bunları Biliyor Musunuz?

  • Antibiyotiklerin, bazı bakterilerin sebep olduğu enfeksiyonların tedavisinde kullanılan bakterileri öldüren ve/veya üremesini durduran ilaçlar olduğunu;
  •  Virüslere bağlı enfeksiyonları tedavi edemediğini, grip ve soğuk algınlığı gibi hastalıklarda antibiyotiğin yerinin olmadığını, iyi bir bağışıklık sisteminin bu tür hastalıkları yenebileceğini;
  • Antibiyotiğin ateşi düşürmediğini, ağrıyı dindirmediğini;
  • Her antibiyotiğin her hastalıkta kullanılamayacağını;
  • Antibiyotik dozunun yetersiz veya aşırı olmasının yanı sıra doz aralıklarının uygunsuz olmasının da antibiyotik direncine yol açtığını;
  • Antibiyotiğe duyarlı bakterilerin antibiyotiğe maruz kaldıklarında öldükleri halde, dirençli bakterilerin büyümeye ve çoğalmaya devam edebildiğini, bu dirençli bakterilerin toplumda hızla yayılarak diğer insanlarda enfeksiyonlara neden olabildiğini;
  • Uygunsuz antibiyotik kullanımının, antibiyotiklere karşı direnci artırdığını ve antibiyotik kullanımı gerektiğinde yetersiz kalındığını;
  • Artan antibiyotik direncinin günümüzde ve gelecekte antibiyotiklerin etkinliğini tehdit ettiğini;
  • Etkili antibiyotikler olmadan yoğun bakım, organ nakli, kanser kemoterapisi, yeni doğan bebeklerin bakımı veya kalça ya da diz protezi ameliyatı gibi yaygın cerrahi işlemlerin uygulanmasının mümkün olamayacağını;
  • Ülkemizde antibiyotiklerin, en çok kullanılan ilaçlar içerisinde olduğunu ve ne yazık ki bunların önemli bir kısmının gereksiz ya da yanlış kullanıldığını;
  • Bugün dirençli bakterilerin  neden olduğu enfeksiyon hastalıklarının  dünyada ve ülkemizde insanlığı tehdit eden ciddi bir sorun haline geldiğini;
  • Bazı ülkelerde doğru antibiyotik tedavisinden yoksun olan insanların hayatlarını kaybettiğini ve uygunsuz kullanımdan kaynaklı antibiyotik direncinin her kıtada endişe yaratmaya devam ettiğini;
  • Antimikrobiyal direncin yüksek olduğu ülkelere seyahatte bulunan yolcuların, dirençli bakteriler tarafından kolonize ve enfekte olmuş olmuş şekilde geri dönerek ülkelerine bunu yaydığını;
  • Eğer antibiyotik kullanımı kontrol altına alınamazsa kolaylıkla tedavi edilebilecek bir enfeksiyon hastalığının bile, direnç nedeniyle ölümcül olabileceğini, insanlığın antibiyotik öncesi çağa geri dönmek durumu ile karşı karşıya kalacağını;
  • Dünya SAğlık Örgütü’nün, toplumları büyük tehlikelerin beklediği konusunda uyardığını ve antibiyotik direncinin artık küresel bir tehdit oluşturduğunu ilan ettiğini;
  • Etkinliği bilinen bir antibiyotik yerine, yeni olan ve etkinliği iyi bilinmeyen bir antibiyotiğin seçilmesinin, aynı etkinlikte daha ucuz antibiyotik varken pahalı antibiyotiğin seçilmesinin, gerekli olmadığı halde birden fazla antibiyotiğin kullanılmasının da uygunsuz antibiyotik kullanımı olduğunu;
  • Uygunsuz antibiyotik kullanımının önemli sonucu olarak; dirençli mikroorganizmaların vücut florasına hakim olacağını ve buna bağlı enfeksiyon seyrinde, hastanede kalış süresinde ve hastalığa bağlı ölüm oranlarında artış olacağını;
  • Antibiyotik kullanımıyla ishal gibi yan etkilerin görülebileceğini;
  • Hekim önerisi ve eczacı danışmanlığı olmadan kullanılan antibiyotiklerin, sonu ölümlere varabilecek ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceğini;
  • Birine iyi gelen antibiyotiğin başkasına zarar verebileceğini;
  • Kişinin daha önceki bir hastalıkta kullandığı antibiyotiğin, tekrar benzer hastalığa yakalansa bile etkili olamayabileceğini;
  • Gereksiz kullanılan her ilaç gibi gereksiz antibiyotik kullanımıyla da istenmeyen yan etkilerin görülebileceğini;
  • Önemli bir halk sağlığı sorunu olan, uygunsuz antibiyotik kullanımının diğer zararlarının yanı sıra ekonomik ve sosyal maliyetin artışına neden olduğunu;
  • 2011 yılında Türkiye’de “İlaç Takip Sistemi (ITS)’nden alınan verilere göre eczanelerden satışı yapılan toplam 1.277.367.512 kutu ilacın %16,11 sının Sistemik Antienfektif ilaçlardan oluştuğunu;
  • Hekimlerinin reçetelerinin izlenmesi, değerlendirilmesi ve kendilerine geri bildirim verilebilmesine imkan veren “Reçete Bilgi Sistemi (RBS)” verilerine göre 2011 yılında birinci basamaktaki aile hekimlerinin düzenlemiş oldukları 129.953.746 reçetenin %34,94’ünün antibiyotik içerdiğini;
  • “Reçete Bilgi Sistemi (RBS)” verilerine göre 2011 yılında birinci basamaktaki aile hekimlerinin düzenlenmiş olduğu reçeteler değerlendirildiğinde; toplam 439.539.673 kutu ilacın reçete edildiği ve bunun %12,71 oranıyla 55.878.010 kutusun antibiyotiklerden oluştuğunu;

Kaynak : http://www.akilciilac.gov.tr/

Devamı
A pharmacist filling a perscription.

Doğru İlaç Kullanımı

Akılcı ilaç kullanımı, öncelikli olarak halkın sağlığını ve toplumun çıkarını gözetir. Akılcı ilaç kullanımının sağlanabilmesi için aşağıdaki hususlara dikkat edilmesi gerekmektedir:

  • Öncelikle hastanın probleminin tanımlanması, yani hekim tarafından doğru teşhisin konulması gerekmektedir. Buna paralel olarak, ilaçlı veya ilaçsız, etkili ve güvenilir tedavinin tanımlanması, eğer ilaçla tedavi uygulanacaksa, uygun ilaçların seçimi, her bir ilaç için uygun dozun ve uygulama süresinin belirlenmesi ve uygun reçetenin yazılması basamakları izlenmelidir.  Bu aşamada onaylanmış, güncel tanı ve tedavi kılavuzları esas alınmalıdır.
  • Kullanılmakta olan ve en son kullanılan ilaçlar, hastanın alerjik durumları sorgulanmalı ve hasta tarafından belirtilmelidir.
  • İlaçların nasıl, hangi dozda,  hangi sıklıkta (günde 2 defa, 12 saat arayla),  ne kadar süre (kaç gün) kullanılacağı ve hangi koşullarda saklanacağı hastaya tam olarak anlatılmalı ve hasta/hasta yakını tarafından eksiksiz olarak uygulanmalıdır.
  • Hasta/hasta yakını ilacın olası yan etkileri, ilacın besin ve ilaç etkileşimleri konusunda bilgilendirilmelidir. Bu durum hasta/hasta yakını tarafından da sorgulanmalıdır.
  • İlaçlar kullanma talimatında belirtilen şekilde saklanmalıdır. Uygun olmayan saklama koşullarında ilaçların kimyasal yapılarında bozulma olabileceği yani etkisini kaybedebileceği hatta istenmeyen etkilerin ortaya çıkabileceği, zehirlenmelerin oluşabileceği unutulmamalıdır.
  • Buzdolabında saklanması gereken ilaçlar kesinlikle buzlukta saklanmamalı ve dondurulmamalıdır.
  • Hamilelik ve emzirme döneminde, çocuklarda, yaşlılarda, böbrek ve karaciğer yetmezliği olan hastalarda, kronik hastalığı olanlarda, ilaç alerjisi öyküsü olanlarda ilaç kullanımı konusunda daha dikkatli olunmalıdır.
  • İlaç; hekimin veya eczacının önerisi dışında;  çiğnenerek, kırılarak, bölünerek veya suda çözülerek kullanılmamalıdır. Unutmayınız ki her ilaç buna uygun olarak üretilmemiştir.
  • İlaçlar çocukların göremeyeceği, ulaşamayacağı yerlerde, ışıktan ve nemden korunarak ve ambalajında saklanmalıdır.
  • İlaç, hekiminiz tarafından önerilen süre boyunca kullanılmalıdır. İlaç kullanımı yarıda kesilmemeli, hekime danışmadan doz değişikliğine gidilmemelidir.
  • Doz atlamamaya ve ilacı hekimin önerdiği şekilde almaya özen gösterilmelidir.
  • İlaç dışı gıda takviyesi, bitkisel ürün gibi tedaviye yönelik diğer ürünlerin bilinçsiz kullanımından kaçınılmalıdır.
  • Kesilmiş veya açılmış ambalajlar satın alınmamalı, son kullanma tarihi geçmiş olan ilaçlar kesinlikle kullanılmamalıdır.

Kaynak : http://www.akilciilac.gov.tr/

Devamı
onemli

İlaç Nedir

Insanlara yada hayvanlara bir hastalığın tedavisi , önlenmesi yada teşhisi amcıyla verililen maddeleri belirten genel terimdir.

İlaçlar , ağrıları yada başka rahatsız edici durumları dindirmek , zihin ve bedenin normal dışı durumlarını düzeltmek ve denetim altında tutmak için kullanılırlar.Reçeteyle verilen bir ilacın hekim yada diş hekimi tarafından özel olarak yazılması gerekir.Reçetesiz verilen ilacın alınması ve kullanılması içise , meslekten bir kişinin onayı gerekmez.

İlaç Üretim Yerleri
Eczane Sanayi
Eczanede ilaç ;
Eczacı tarafından üretilir , ambalajlanır , kontrol edilir.GMP eczacının bilgi ve tecrubesine bağlıdır.Üretim çok küçük olduğu için kontrol kolaydır.
Sanayide ilaç ;
(Araştırma-Geliştirme) bölümleri vardır.Çalışanların yanında denetleyici olmalıdır.Onaylaya , kartotexleri yapanlar da bulunmalıdır.Dökümanlar belli bir süre saklanmalıdır.Firma her Çok fazla hacimde üretilir.İş bölümü söz konusudur.Üretim , kalite kontrol , ambalaj , Ar-Ge preparatını saflık , miktar tayini , üretim aşamaları ve ilaç içeriği açısından kontrol etmelidir.Preparat piyasaya çıktıktan sonrada izlemeye devam etmelidir.
Bir ilaç üretilirken üç ayrı bölüm vardır :

1)Kalite Emniyeti
2)GMP
3)Kalite Kontrol

* Kalite : Muhtahzarın formülü , spesifikasyon ve analizi ile GMP kurallarına uygunluğuna denir.

1)Kalite Emniyeti:
Preparatın istenilen kalitede olup olmadığını saptamada yapılan tüm düzenlemelerdir.
Amaç ; Belirli işlemlerin yapılması , izlenmesi , ürünlerin spesifikasyonlara uygunluğunu ve tam mamülde bazı özelliklerin aranmasıdır.
-Preparat doğru maddeleri doğru oranda içermelidir.
-İstenilen saflıkta olmalıdır.
-Belirli işlemlere göre doğru bir şekilde üretikmelidir.
-Uygun kap , kapak kullanınmalıdır.
-Etiketi uygun olmalıdır.
-Dağıtımına kadar doğru bir şekilde depoda bekletilmelidir.

lab

İlaç, canlı hücre üzerinde meydana getirdiği tesir ile bir hastalığın teşhisini, iyileştirilmesi veya semptomlarının azaltılması amacıyla tedavisini veya bu hastalıktan korunmayı mümkün kılan, canlılara değişik uygulama yöntemleri ile verilen doğal, yarı sentetik veya sentetik kimyasal preparatlardır. Ticari ilaçlar ilaç firmaları tarafından üretilir ve genellikle patentlidir. Etken maddesinin patent süresi dolmuş ve birden çok firmanın üretebildiği ilaçlara ise jenerik ilaçlar denir. İlaçlar uygulama yoluna, kimyasal özelliklerine ve etkilediği biyolojik sistemlere göre sınıflandırılabilir. Daha güvenilir ve geniş kullanım alanına sahip sınıflandırma sistemi ise Anatomical Therapeutic Chemical Classification Systemdir (ATC sistemi).

İlaçların sindirim kanalı aracılı ile kana geçiş yoluna anteral yol denir. Bunun dışında kalan injeksiyon, buğuseptil gibi ilaç alma şekline de paranteral yol denir.

İlaçların kimyasal yapıları ile fizyolojik etkileri arasında bağlantı yoktur. Örneğin; alkollerin hem hipnotik, hem analgesik, hem de antibiotik etkileri vardır. Çeşitli aminler de analgesik, antihistaminik ve antimalerial etki gösterebilir. Bu nedenle ilaçlar genellikle fizyolojik etkilerine göre sınıflandırılır:

1. Sinir sistemini etkileyen ilaçlar
1. Merkezî sinir sistemini etkileyen ilaçlar
1. Anestetik ilaçlar
2. Hipnotik ve sedatif ilaçlar
3. Analgesik ilaçlar
2. Perifer sinir sistemini etkileyen ilaçlar
3. Otonom sinir sistemini etkileyen ilaçlar
2. Kalp ve damar sistemini etkileyen ilaçlar
3. Sindirim sistemini ve barsakları etkileyen ilaçlar
4. Solunum sistemini etkileyen ilaçlar
5. Kemoterapik etki gösteren ilaçlar
6. Vitaminler ve hormonlar
7. Dezenfektan ve antiseptik etki gösteren ilaçlar

İlaç iki kısımdan meydana gelir:

1. Etkin madde (drog): Canlıda fizyolojik etki gösteren bir veya birkaç kimyasal madde karışımıdır.
2. Taşıyıcı (sıvağ): Etkin maddenin hasta tarafından kolay alınabilmesi veya iyi doze edilebilmesi için katılan fizyolojik etkisi olmayan kimyasal maddelerdir (glukoz, parafin, gliserin gibi).

İlaçlar tesirlerini veriliş yoluna göre iki şekilde gösterir:

1. Lokal tesir: İlacın tatbik edildiği bölgede meydana getirdiği tesirdir.
2. Sistemik tesir: İlacın kana karışıp dokulara yayıldıktan sonra organizmada meydana getirdiği etkidir.

Çeşitli vücut işlevlerini düzenleyici etkisinden yararlanmak üzere hastalıklara karşı kullanılan bütün maddelere ilaç denir. Bazı ilaçlar bu etkisiyle hastalıklardan korun­mayı sağlar; bazıları ağrı ya da ateş gibi hastalık belirtilerini bastırır; bazıları da doğ­rudan nedenlerini ortadan kaldırarak hasta­lıkları tedavi etmeye yarar. Ayrıca, herhangi bir hastalık söz konusu olmadan, örneğin yalnızca uyumak ya da kendini daha iyi hissetmek için kullanılan maddeler de birer ilaçtır; çünkü sinir sistemini etkileyerek bu duyumu yaratır. Bunun dışında, böcekler ve kemiriciler gibi tarım zararlılarına karşı kulla­nılan zehirli maddelere de böcek ilacı ya da tarım koruma ilacı denir. Kuşkusuz bu mad­delerin etkisi ve kullanımı gerçek anlamda ilaç tanımına uymaz; ama tarım zararlılarının bulaştırabileceği hastalıkları önleyerek bitki sağlığını korudukları için bir anlamda bu bileşikler de ilaç sayılabilir.

Bağımlılık yaratan ilaçların çoğu bitkilerden elde edilir. Bu üretim bazı ülkelerde devletin yasal denetimi ve güvencesi altındadır, bazı ülkelerde ise yasadışı olarak yürütülür. Solda: Güney Amerika’da, kokain elde etmek üzere koka yapraklarını kurutan bir çiftçi. Sağda üstte: Türkiye’de, sızan sütümsü sıvıdan afyon ve afyon türevleri elde etmek için çizilmiş bir haşhaş kapsülü. Sağda altta: ABD’deki birçok çiftlikte, marihuana (esrar) elde etmek için yasaklara karşın kenevir yetiştirilir

Hastalıkları tanrıların ya da “kötü ruhlar”ın işi olarak gören eskiçağ insanlarının gözünde ilaçlar da doğal olarak büyüyle ve dinsel güçlerle bağlantılıydı. Eski Mısır ve Babil’de, hastalara kesinlikle yararı dokunmayacak, son derece garip şeylerin ilaç niyetiyle kulla­nılması da ancak bu inançla açıklanabilir. Örneğin hastalara bazen çiğ et yedirilir, bazen de güherçile, bira, süt ve kan karışımı birlikte kaynatılarak sıcak sıcak içirilirdi. Hatta balık­ların karaciğerinden elde edilen safra, daha da kötüsü yarasa, akbaba, kertenkele ve timsah derileri ile kemik ve içyağından hazır­lanan bir karışım ilaç olarak kullanılabilirdi.İlk doktorlar, tıp mesleğiyle ilgisi olmayan, görmüş geçirmiş bilge kişilerdi. Bu insanların, bitkilerin iyileştirici özellikleri konusundaki bilgileri, hastalıkların tedavisine yönelik ilk adımların atılmasını sağladı. Bildikleri şifalı otları toplayarak kendi ilaçlarını kendileri yapan bu ilk doktorlar, yüzyıllar sonra çeşit­li maddeleri ölçüp tartarak büyük bir titiz­likle ilaç hazırlayan eczacıların öncüleri oldular. Başlangıçta eczacılar, bitkilerin ya­rarlı bölümlerini havanda döverek toz ilaçlar hazırlar, hapları elleriyle biçimlendirir, çeşitli sıvıları karıştırarak şuruplar yaparlardı. Zamanla eczacıların bu ilaç odaları, bilimsel yöntemlerle çalışan ilaç laboratuvarları ilefabrikalarına dönüştü. Günümüzde büyük bir ilaç sanayisi kurulmuştur ve yeni bulunan her ilaç önce hayvanlarda denenip güvenilir oldu­ğu anlaşıldıktan sonra insanların kullanımına sunulur.

İlk İlaçların Bulunması

Eskiden ilaçların hemen hepsi bitkilerden hazırlanırdı. Bunun için bitkileri kökünden yaprağına kadar bütün bölümleriyle birlikte kaynatır ya da havanda döverlerdi. Oysa şifalı bitkilerin etkili maddesi yalnızca bazı dokularındadır ve bitkinin geri kalan bölümlerinin hiçbir yararı yoktur. İlaç hazırlayanlar zaman­la bitkinin yararlı bölümünü ayırıp ısıtarak ya da çeşitli kimyasal maddeler kullanarak için­deki etkili maddeyi çıkarmayı ya da bilimsel terimiyle özütleme’yı öğrendiler. Bu özüt hem daha katışıksızdı, hem de bütün olarak kulla­nılan bitkiden çok daha etkiliydi.Etkisi çok eskiden beri bilinen ve uzun yıllar ilaç hammaddesi olarak kullanılan pek çok bitki vardır. Örneğin Güney Amerika’da­ki Peru Yerlileri koka bitkisinin yapraklarını yüzyıllardır çiğniyorlardı ve Yerliler’in inanıl­maz dayanma gücünün bu yapraklardan ileri geldiğine inanılıyordu. Koka yapraklarından özütlenen ve güçlü bir ağrı kesici olan kokain, diş hekimlerinin bölgesel anestezi amacıyla kullandıkları ilk ilaçlardan biri oldu Çok güç|ü bir ağrı kesici olan morfinin kaynağı, haşhaş kapsüllerinden sı­zan afyondur. Birçok kalp hastalığının en etkili ilacı olan dijitalin yüksükotunun yap­rakları ile tohumlarından elde edilir. Sıtma tedavisinde kullanılan kinin ise Güney Ame­rika’daki Peru’da ve Amazon bölgesinde do­ğal olarak yetişen kınakına ağacının kabukla­rından özütlenir. Heinen hemen bütün tropik bölgelerde yetişen hıntyağı bitkisinin tohum­larından elde edilen fıintyağı da çok etkili bir müshildir (kabızlığı giderip bağırsakları te­mizler). Daha yakın dönemlerde bazı kanser­lerin tedavisinde kulljınılan ilaçlar ise cezayir-menekşesinden elde edilmiştir.
Bu arada hayvan dokularından özetlenen bazı maddeler de tıbba değerli ilaçlar kazan­dırmıştır. Örneğin Boyundaki tiroit bezinin özütü bazı tiroit haftalıklarının, sığır ya da domuz pankreasından özütlenen ensülin ise şeker hastalığının tepavisinde kullanılır.
Sülfonamit grubu Saçlar önce boya sanayi­sinde üretilmiş, 193611a da tıbbın kullanımına girmiştir. Bu bileşikler mikroplu hastalıklarailk ilaç grubudur. Günüileri gelen mikroplukullanmayı gereksiz bir alışkanlık haline ge­tirmemek, hele özellikleri bilinmeyen bir ilacı doktor önermedikçe kesinlikle kullanmamak gerekir.

İLAÇ BAĞIMLILIĞI

Ağrıyı dindirmek ya da hastalıkları tedavi etmek için kullanılan ilaçla­rın bilinçsizce ve gereksiz yere alınması her zaman sakıncalıdır. Ama sürekli kullanma alışkanlığı, hatta giderek onsuz yapamayacak kadar derin bir bağımlılık yaratan ilaçlar çok daha tehlikeli sonuçlar doğurur. Bu ilaçların reçetesiz alınıp satılması birçok ülkede yasak­tır. Üstelik içlerinden bir bölümü tıpta tedavi amacıyla da kullanılmaz. Bu yüzden, doktor-larca reçete düzenlenmesi ve eczanelerde satılması da yasaklanmış olan bu maddeler ancak yasadışı yollardan sağlanabilir.
İnsanlar, hasta olmadıkları halde gereksiz yere ilaç kullanmaya çeşitli nedenlerle başlar­lar. Bazıları yalnızlık, ruhsal çöküntü ya da yetersizlik duygusuna kapıldıklarında, ilacın sihirli bir değnek gibi bu duyguları yok edeceğini ve bütün sorunlarının üstesinden geleceğini sanır. Bir bölümü ilacın zekâsını açtığına ve kavrayışını artırdığına inanır. Ba­zıları da gizli bir heyecan yaşayarak can sıkıntısından kurtulmak ya da arkadaşlarına ayak uydurabilmek için ilaç kullanır.

İlaç Bağımlılığının Etkileri

Sorunları ilaç kullanarak çözmeye çalışmak hemen her zaman daha büyük sorunlara yol açar. Başlangıçta kendini daha iyi hissetmek için ara sıra ilaçtan yardım uman kişi bir süre sonra o ilaca bağımlı duruma gelebilir ve ilaç bulamadığı zaman korkunç bir krize tutulabi­lir. İki tip bağımlılık vardır. Fiziksel bağımlı­lık ya da tam bağımlılık denen durumda, ilaç artık vücudun mutlaka karşılanması gereken fiziksel bir gereksinimi gibidir. Bağımlı kişi o ilaçtan yoksun kaldığında, çok şiddetli ağrı­lar, çırpınma ve kusma gibi sarsıcı “yoksunluk belirtileri” ortaya çıkar. Üstelik birçok kişide o maddeye dayanıklılık sınırı zamanla ilerler; yani fiziksel gereksinimini doyurmak ve yok­sunluk belirtilerini önlemek için giderek doz­ları artırması gerekir.Ruhsal bağımlılık ya da alışkanlık fizikselbağımlılıktan oldukça farklıdır. Kişi o ilacın kendisi için vazgeçilmez bir gereksinim oldu­ğuna ve ilaçsız yaşamaya dayanamayacağına inanır. Hatta ilaçsız kaldığında bazı fiziksel sıkıntılar da yaşar; ı ma ilacı çok uzun süre yüksek dozda kullanfnamışsa, fiziksel bağım­lılıktaki gibi ağır yoksunluk belirtileri gö­rülmez.İlaç bağımlılığının doğurduğu başka sorun­lar da göz ardı edilmeyecek kadar büyüktür. Yasadışı satılan bu ilaçların son derece pahalı olması, bağımlıları dara bulabilmek için suç
arın sulandırılarak ya dabaşka maddelerle karıştırılarak kullanılması açabilir. Çok pahalı bir an kişi gelirinin büyük bölümünü ilaca yatıhp yiyeceğe fazla para ayırmadığı için, ilaç bağımlılarında beslenme bozukluklarına ve öbür hastalıklara çok sık rastlanır. Ayrıca, ilajpı şırıngayla damara ve­ren kişilerde kullanılmış, kirli iğneler nedeniy­le mikrop kapma olasılığı çok yüksektir.

Fiziksel ve ruhsal etkileri nedeniyle kullanılan bağımlılık yapıcı ilaçlar dört grupta toplanabi­lir: Sinir sistemini baskılayan ilaçlar, uyarıcı­lar, halüsinojenler ve esrar.
Sinir sisteminin etkinliğini yavaşlatan bas­kılayıcı ilaçlar tıpta ağrıları dindirmek, uyku vermek, sinir gerginliğini ve bunaltıcı iç sıkın­tısını yatıştırmak içm kullanılır. Afyondan elde edilen morfin ve eroin gibi uyuşturucu ya da narkotik maddeler; bazı bileşimleri uyku ilacı olarak kullanılan barbitüratlar ve sinir gerginliklerine karşıj kullanılan yatıştırıcılar bu gruptandır.
Uyarıcılar ise taırij tersine sinir sisteminin işleyişini hızlandırır. Bu grubun başlıca ilaçla­rı kokain ile amfetaminlerdir. Kokain piyasa­da genellikle “beyazf, bazı amfetaminler de “enerji hapı” ya daj”hızlı” adıyla anılır.
Halüsinojenler, halüsinasyon ya da varsam denen duyu yanılsamasına yol açan maddeler­dir. İlacın etkisinde ojan kişi bilincini yitirmediği halde var olmayan garip şeyler ya da karmaşık düşler görür, olmadık sesler duyar.
Esrar, küçük dozlarda alındığında sinir sistemini baskılayan) hafif bir uyuşturucu, yüksek dozlarda ise hafif bir halüsinojendir. Kenevir bitkisinin çiçekli dal uçlarından elde edilen esrarın piyasadaki adı “ot”, Arap ülkelerinde “haşiş”, batı ülkelerinde ise “ma-rihuana”dır.
Bu anılan ilaçlardan başka, benzer fiziksel ya da ruhsal etkileri olan ve bağımlılık yara­tan başka maddelerde vardır. Bunların başın­da hiç kuşkusuz içkilerdeki alkol ile tütündeki nikotin gelir. Üstelik bu maddeler serbestçe satıldığı için alkol ve nikotin bağımlılığı pek çok ülkede ilaç bağımlılığını geride bırakacak kadar yaygındır. Ama, uzun yıllar içki ve sigara içen kişilerde çok önemli fiziksel rahat­sızlıklar ortaya çıkar . Kahve, çay, çikolata ve kolalı içecekler de bağımlılık yaratabilen maddelerdir. Ayrıca yapıştırıcılarda ve bazı benzeri ürünlerde bu­lunan çeşitli kimyasal maddeler de koklama yoluyla alışkanlık yapar.

İlaç Bağımlılığının Tarihçesi

İnsanlar, sinir sistemini etkileyen maddeleri çok eskiçağlardan beri gerek tedavi amacıyla, gerek sıkıntılarından kurtulmak için kullan­mışlardır. Çinliler 4.000 yıl önce uzun çubuk­larla esrar içerken, aynı dönemlerde Ortado­ğu’da alkollü içkiler yapılıyordu. Ama bu “keyif verici” maddelerden çok güçlü ağrı kesicilerin elde edilmesinden sonra, ilaç ba­ğımlılığı ilk kez 19. yüzyılda Avrupa ve ABD’de önemli bir sorun olarak gündeme geldi. Afyondan 1806’da morfin, 1898’de eroin elde edildi. 1859’da koka yaprakların­dan özütlenen kokain 1885’te yapay olarak (bireşim yoluyla) üretildi ve aşağı yukarı aynı tarihlerde barbitürik asitten barbitüratlar elde edildi. Bu çok etkili ve yeni ilaçlar başlangıçta tıp için büyük bir umuttu; ama çok geçmeden bazılarının hasta ve yaralılarda bağımlılık yarattığı anlaşıldı.

İlaç bağımlılığının özellikle ABD’de ve bazı Avrupa ülkelerinde çok büyük boyutlu top­lumsal bir sorun haline gelmesi 1960 yılları ile 1970’lerin başlarına rastlar. Artık bu ülkeler­deki milyonlarca alkol bağımlısına, kalabalık bir ilaç bağımlıları ordusu da katılmıştı. Uyuş­turucu, uyarıcı ya da halüsinasyon yaratıcı ilaç kullanımının özellikle gençler arasında çok yaygınlaşması sorunun ciddiyetini daha da artırmaktadır. Bu nedenle her ülke kendi toplumundaki ilaç alım satımını ve kullanımı­nı kendi yasalarıyla denetim altına almaya çalışırken, kıtalar arasındaki yasadışı beyaz zehir ve uyuşturucu ticaretini engelleyebil­mek için de öbür ülkelerle işbirliği yapar.

 

İlaç Bağımlılığının Tedavisi

İlaç bağımlılarının tedavisinde birkaç amaç birden güdülür: Kişiyi bu kötü alışkanlığından ve suç işleme eğiliminden kurtarmak; spor, sanat ya da el becerileri gibi sağlıklı ve yararlı etkinliklere yöneltmek; bağımlının vücut sağ­lığına kavuşmasını sağlamak ve hepsinden önemlisi, tedaviden sonra yeniden o ilaçları kullanmasını engellemek. Birçok ülkede, bu alanda uzmanlaşmış özel kliniklerin yanı sıra devlet eliyle de bağımlılık tedavisi merkezleri kurulmuştur.Morfin ve eroin gibi afyon türevlerine ba­ğımlı olan kişilerin tedavisinde dört temel yöntem uygulanabilir: Ruhsal tedavi (psikote­rapi); bu uyuşturucularla karşıt etkili ilaçlar kullanmak; afyon türevlerinin bireşimsel (ya­pay) karşılığı olan metadon kullanmak; ba­ğımlıları bir süre için kalabalık bir aile gibi bir arada ve ilaç kullanmadan yaşamaya alıştır­mak. Ruhsal tedavi, daha bağımlılığın başlan­gıcında kişiyi o ilacı kullanmaya iten nedenle­ri araştırıp sorunlara çözüm bulmayı amaçlar. Afyon türevi uyuşturucuların etkilerini engel­leyen karşıt etkili ilaçlar en çok üç gün kullak, ilaç bağımlısına eroin ya da morfin yerinej metadon vermek en az sorun yaratan en kolay tedavi yoludur. Meta­don, afyon türevleriyle benzer etkiler göste­ren, ama onlar kadar güçlü bağımlılık yarat­mayan bireşimsel bir uyuşturucudur. Eroin­den ya da morfinden uzaklaştırılan bağımlıtilerinin ortaya çıkmasıtor denetiminde kullanılir. Bazı kişilerde eslti bağımlılığın yerini me­tadon bağımlılığı alabilir, ama bu yeni durum pek büyük sorun yaratmaz. Çünkü asıl önemli olan bağımlılık çemberini hiç değilse bir ye­rinden kırmak ve ilacı bırakırken yaşanacak o yoksunluk krizi korkusunu yok etmektir. Hastayı yeni bir yaşdm biçimine hazırlayacak olan ruhsal tedaviye ,ve telkine ancak bu aşa­madan sonra geçilebilir. Ne var ki, bütün bu yöntemlerin başarısında kişinin kendi isteği ve çabası çok önemi olduğu halde, tedaviye istekli olan ilaç bağımlılarının sayısı oldukça azdır. Bu yüzden, ilaç kullanmanın yaşamın sorunlarına hiçbir çazüm getirmediğini, tam tersine kişiyi daha da güç bir yaşama doğru ittiğini göstererek gençleri ilaca bağımlı olma­dan önce eğitmek etkili yoldur.

Devamı